DULKADİR BEYLİĞİ
Orta Asya’dan gelerek, XIII.asrın sonlarında Halep ve Antep arasındaki bölgelere yerleşen Bozok Türkmenleri, bazen Memluk kumandanları emrinde kuzeye doğru bazen de kendi başlarına Çukurova’daki Ermeniler veya Moğol hakimiyeti altındaki Anadolu içlerine kadar akın yapıyorlardı. Böylece Türkmenler, Antep’ten Elbistan’a kadar olan bölgeyi ele geçirerek kendilerine yurt edinmişlerdi. Bu Türkmenlerden çoğu, Antakya’dan başlayıp kuzeydoğu yönünde Maraş’a kadar uzanan Amanos Dağları’nın Doğu vadilerinde kışlıyor, yaz gelince de daha kuzeydeki Binboğalar, Berit, Nurhak, Akçedağ ve Tohma ile çevrili havzadaki yaylaklara çıkıyorlardı. İşte bu Türkmenlerden olan Bozok ve Ağaçeri Türkmenlerinin bir kısmı, Anadolu’da Moğol hakimiyeti çökerken, Hasan Dulkadir Bey’in oğlu Zeyneddin Karaca Bey etrafına toplanmaya başladılar.
1337’den 1522’ye kadar 185 yıl devam eden Dulkadir Beyliği, güneydoğudan ve kuzeydoğudan Memluk Sultanlığı, güneybatıdan Memluklere bağlı Ramazanoğulları, kuzeyden Eretnaoğulları ve Kadı Burhaneddin Krallığı ve 1398’den itibaren Osmanlı Devleti ile sınırlanmıştı.
En geniş şekliyle 100.000 km karelik kadar bir alana yayılmıştı. Elbistan merkez olmak üzere Maraş, Harput (Elazığ), Kayseri, Kırşehir, Bozok (Yozgat), Antep, Diyarbakır, Malatya arasında hüküm sürmüştü. Hatta, zaman zaman Amik Ovasını, Tarsus’a kadar Çukur Ova’nın bir kısmını, Kozan, Kadirli, Tufanbeyli’den yukarılara Kırşehir’e uzanan bölgeleri de hakimiyeti altına almıştı. Başkent Elbistan iken, Şah İsmail’in bu kenti tahrip etmesinden sonra, merkez Maraş’a nakledilmişti ki, 8 yıl sonra, 1515’te Şehsuvaroğlu Ali Bey taht şehri olarak yeniden Elbistan’ı seçmişti.
Osmanlı lar ile Dulkadirlilerin akrabalık ilişkileri ve yakınlıkları nedeni ile, Memluklar Dulkadirli Beyliği üzerinde sürekli hak iddia etmiş ve bunun sonucu olarak da Dulkadirli - Memluk ve Osmanlı – Memluk arasında çeşitli kanlı savaşlar olmuştur. Bu savaşlara, Dulkadirli Beylerinin tavırları da sebep olmuştur. Kudretli Türk Prensleri olan Dulkadiroğulları, Osmanlılar’la sıkı bağ ve akrabalık kuran önemli bir hanedan olarak tescil edilmiştir. Soyları günümüze kadar gelmiştir.
Dulkadiroğulları, XVI.-XVII.asırlarda, Osmanlı rejiminde, Osmanlı Hanedanı dışında, asil (doğuştan soylu) kabul edilen üç Türk ailesinden biri olmakla devam etti. Diğerleri; Giraylar (Kırım hanları) ve İsfendiyaroğulları’dır –ki, bu ailelerin mensupları için “Cenapları” hitabı yazılırdı.-
Dulkadirli Beyliği’nin konumu Osmanlı-Memluk ve İran İmparatorlukları’nın oluşturduğu üçgende bulunması, stratejik önemini artırmış tampon bir bölge olarak faydalanmak amacıyla bir yandan nüfuz sağlamak için çalışırlarken, diğer yandan da çeşitli akrabalıklar kurmak suretiyle yakınlık oluşturmaya gayret etmişlerdir.
Bu, Elbistan tarihi bakımından da önemli olan akrabalıkların dikkate değer olanlarını şöyle sıralamak mümkündür:
1. (...........?) Hatun: Dulkadirliler’in 3.Beyinin kızıdır. Sivas ve çevresinde hüküm süren Rahatoğulları’nın beyi Alaaddin Ali Bey’le evlenmiştir.
2. (...........?) Hatun: Dulkadirliler’in 3.Bey Süli (Sevli) Bey’in kızıdır. Kadı Burhaneddin Krallığı’nın Kralı Kadı Burhaneddin ile evlenmiş, oğulları Alaaddin Ali Zeynel Abidin babasının ölümünden sonra tahta çıkmıştır. Kadı Burhaneddin’in birinci hanımından olan kızı Habibe Selçuk Hatun’la da Burhaneddin’in kayınpederi Şaban Süli (Sevli) Bey evlenmiştir. Diğer kızı Mısır Hatun’la da Bey Nasreddin Mehmet Bey evlenmiştir.
3. Devlet (Sultan) Hatun: Şaban Süli (Sevli) Bey’in kızıdır. Yıldırım Bayezid ile evlenmiştir.
4. Emine Hatun: 5.Bey Nasreddin Mehmed Bey’in kızıdır. Yıldırım’ın oğlu, Osmanlı Padişahı Çelebi I.Mehmed ile evlenmiştir. 1398-1443 yılları arasında yaşamış, 1403’te evlenmiştir. II.Murad’ın annesi, dolayısıyla Fatih Sultan Mehmed’in babaannesidir.
5. Nefise Hatun: Nasreddin Mehmed Bey’in kızıdır. Memluk Emiri Cane Bey ile evlenmiştir. Cane Bey’in ölümüyle dul kalınca;
6. Nefise Hatun: Memluk Sultanı Çakmak’la – ısrarlı isteği üzerine – 31 Mart 1440 tarihinde muhteşem bir düğünle evlendi.
7. Alime Hatun: Bir Dulkadirli Beyi’nin kızıdır. II.Murad ile evlenmiştir. Fatih’in üvey annesidir.
8. Sitti Mükrime Hatun: Dulkadirliler’in 6.Beyi Süleyman Bey’in kızıdır. 15.12.1449’da kralların, hükümdarların, Beylerin ve bütün ileri gelenlerin katılmasıyla yapılan bir düğünle Fatih Sultan Mehmed ile evlenmiştir. Çocuksuzdur. 1467’de Edirne’de vefat etmiştir. Edirne’de yaptırdığı Sultan Camii’nin hazire (mezarlığı)sinde gömülüdür. Ayrıca, İznik’te camii, Edirne’de saray, mahalle ve çeşitli binalar yaptırmıştır.
9. (.............?) Süleyman Bey’in kızıdır. Yine Memluk Sultanı Çakmak ile evlenmiştir. Böylece Fatih ile Çakmak bacanak olmuşlardır. 1460’ta Kahire’de vebadan ölmüştür. Sultan Çakmak’ın ölümü ile dul kalan bu hatun, Memluk Sultanı İnal’ın oğlu Muhammed’le evlenmişti.
10. Ayşe Hatun: Dulkadirliler’in 9.Beyi Alaüddevle Bozkurt Bey’in kızıdır. 1469’da II.Bayezid ile evlenmiştir. Yavuz Sultan Selim’in annesidir. Ayşe Hatun da, II.Murad’ın annesi Emine Hatun gibi Osmanlı Sarayında Vâlide Sultan olmuştur. 1453’te Elbistan’da doğmuş, 1515’te Trabzon’da ölmüştür. Trabzon’da yaptırdığı Hatuniye (Ayşe Hatun) camiindeki türbesinde gömülüdür. Ayşe Hatun; bu camiden başka, Trabzon’da medrese ve imaret, Manisa’da tımarhane, İstanbul Beyazid’te hamam vs. yaptırmıştır.
11. Benli Hatun: Alaüddevle’nin kızıdır. Şah İsmail talip olmuştur. Ona verilmemiş, buna kinlenen Şah İsmail Elbistan’ı baştan başa tahrip etmiştir. Bu hatun daha sonra Akkoyunlular’ın son hükümdarı Sultan Murad ile evlenmiştir. Yavuz’un teyzesidir.
12. (...........?) Alaüddevle’nin kızıdır. Ünlü Memluk kumandanı Emir Özbek ile evlenmiştir.
13. (...........?) Alaüddevle’nin kızıdır. Yine Memluk’un tanınmış emirlerinden Emir Kaytmerk ile evlenmiştir.
DULKADİR BEYLERİ
Oğuzlar’ın Bozok bölüğünün Bayat boyundan olan Hanedan ve Beylik süreleri şöyledir:
1. Zeyneddin Ahmet Karaca Bey: Babası Hasan Dulkadir’dir. Onun da babası Halil Bey’dir. 1337’den yılına kadar 17 yıl.
2. Garsüddin Halil Bey: Karaca Bey’in oğludur. 1353’ten 1386’ya kadar 33 yıl beylik yapmıştır.
3. Şaban Süli (Sevli) Bey: Karaca Bey’in oğludur. 1386’dan 1398’e kadar 12 yıl.
4. Sadaka Bey: Sevli Bey’in oğludur. (1398-1399) bir yıl kadar.
5. Nasreddin Mehmed Bey: Halil Bey’in oğludur. 1398’den 1443’e kadar 45 yıl beylik yapmıştır.
6. Süleyman Bey: N.Mehmed Bey’in oğludur. 1443’ten 1454 yılına kadar 11 yıl.
7. Melik Arslan Bey: Süleyman Bey’in oğludur. 1454’ten 1466’ya kadar 12 yıl.
8. Şahbudak Bey: Süleyman Bey’in oğludur. – Toplam 10 Yıl…
9. Şehsuvar Bey: Süleyman Bey’in oğludur. 1468’den 1472’ye kadar 4 yıl.
10. Alaüddevle Bozkurt Bey: Süleyman Bey’in oğludur. 1480’den 1515’e kadar 35 yıl.
12. Ali Bey: Şehsuvar Bey’in oğludur. 1515’ten 1522’ye kadar 7 yıl beylik yapmıştır.
BEYLERİN DÖNEMİ
1.Karaca Bey
Babasının vefatından sonra, kısa zamanda etrafına toplanan Türkmen aşiretlerini disipline eden Karaca Bey, Memluklar’ın devamlı saldırılarıyla sarsılmış olan Çukurova’daki Ermeni Prensliği’ne saldırarak, bölgeyi tahrip etti ve önemli ganimetler alarak döndü, Mayıs 1335.
1337 yılında, bölgede söz sahibi olan Memluk Sultanı Muhammed Nasır’dan şehrin (Elbistan’ın hakimiyet menşuru (berat)nu alan bir başka Türkmen beyi Taraklı Halil’i Elbistan’dan atmak isteyen Karaca Bey, bu işle oğlu Halil’i görevlendirdi. Yapılan savaşta Taraklı Halil mağlup oldu. Bunun üzerine Karaca Bey Kahire’ye giderek, Memluk Sultanı ile görüştü ve bağlılığını bildirdi. Sultan da Karaca Bey’e menşur vererek bölgeye kendi adına sahiplenmesini ve korumasını resmiyete bağladı. Böylece 1337 yılında Elbistan Merkez olmak üzere bölgede 185 yıl hüküm sürecek olan Dulkadir Beyliği’nin temeli atılmış oldu.
Karaca Bey, Beyliği’ni genişletmek istiyordu. Bir fırsatını bularak, Eretnaoğulları’nın elinde bulunan Darende’yi 1338 Ağustos’unda aldı.
Gittikçe büyüyen ve kuvvetlenen Dulkadir Beyliği, bağlı olduğu Memluklar’a baş kaldırıp, bağımsızlık peşinde koşmaya başladı. Halep’e kadar akınlar yapan Karaca Bey’i altetmek isteyen Memluklar, Halep valileri Yelboğa komutasındaki ordularıyla iki kere saldırdılarsa da Karaca Bey galip gelmesini bildi. Buna rağmen, yıpranan Karaca Bey, toparlanmak maksadıyla olsa gerek, özür dileyip bağlılığını bildirince, o sırada Memluk Sultanı olan İsmail, biraz da mecburen, kabul etti ve menşuru tekrar tasdikledi.
1345 yılında yeniden Çukurova Ermenileri’nin üzerine saldıran Karaca Bey, Geben Kalesi’ni aldı. Ermeni Kralı III.Konstantin, Geben’i geri almak için sefere girişti ise de Dulkadirli kuvvetlerine mağlup olmaktan kurtulamadı.
Karaca Bey, sürekli Halep ve Şam’a akınlar yaparak Memluklar’ı yıprattı ve bağımsızlık peşinde koştu; ama, durumu yine kritikleşince, sultana bağlılığını bildirmek zorunda kaldı.
Sık sık baş kaldıran Karaca Bey’i ortadan kaldırmanın zamanı geldiğine karar veren Memluklar, Beylik’in hakimiyet menşurunu Üçok Türkmenleri’nin Reisi Ramazan Bey’e verip, Halep valisi Argunşah komutasındaki on bin kişilik atlı ve piyade güçle Elbistan’a saldırdılar. Memluk ordusu şehri baştan başa tahrip ve yağma ederek ateşe verdi. Başedemeyeceğini anlayan Karaca Bey, Düldül dağına çekildi. Takip eden Memluk ordusu ile yapılan muharebede, zayiat verdi ve iki oğlu esir düştü. Kendisi, kuvvetlerinin bir kısmı ile kaçmaya muvaffak oldu ise de esir edilen Dulkadirliler’in bütün kadın ve çocukları götürülüp, Suriye ve Mısır’da satıldı.
Kayseri’ye doğru kaçan Karaca Bey, Eretna ülkesine girince, Moğol asıllı Kutluşah tarafından yakalandı ve Kayseri’ye götürüldü. Eretna Beyi Mehmet, O’na önce saygıda kusur etmedi; ama, 22 eylül 1335’te Halep’e göndermekten de geri kalmadı. Sultan’ın emri ile Alaaddin Tayboğa tarafından Kahire’ye getirildi ve kalede hapsedildi. 48 gün hapis yattıktan sonra, 11 Aralık 1353’te Kahire Kalesi’nin eteğine götürülüp işkence ile idam edildi. Cesedi üç gün Züveyle (Bab-ı Züveyle) Kapısı’nda teşhir edildi.
2.Garsüddin Halil Bey
Karaca Bey’in katlinden sonra Dulkadirli Beyliği’nin başına oğlu Halil Bey geçti.
Memluklar da, Dulkadirliler’in elindeki toprakların hakimiyetini 10 Haziran 1354’te Ramazanoğlu’na verdi. Fakat, bu Üçokların reisi, Bozok Türkmenleri’ne hakim olamadı. Yönetimi yeniden ele geçirmek isteyen Dulkadirliler, Ramazanoğulları’nı yenerek Çukurova’ya doğru sürdü. Bunun üzerine Memluklar, Bölgeye hakim olmak ve sükuneti sağlamak amacıyla Halil Bey’i Dulkadirli Beyi olarak tanımak zorunda kaldı, 1355.
Halil Bey, babasını Memluklar’a teslim eden Eretnaoğlu Mehmet Bey’den intikam almak için akınlara başladı. Ülkesini Zamantı’ya kadar genişletti. 1354’te Harput’u Eretne’lilerden aldı ve Malatya’yı almak için seferlere başladı.
Böylece Memluklar’la arası açılan Halil Bey, onlarla da mücadeleye başladı. Yaptığı birçok savaşı kazanarak Sultan’ı iyice kızdırdı. Sultan, Halep valisi Timurbay komutasında büyük bir ordu gönderdi; fakat, Halil Bey, Ramazanoğulları’nın da desteği ile bu orduyu Ayas (Yumurtalık)’ta büyük bir yenilgiye uğratıp tamamen imha etti; 1379.
Güçlenen Dulkadirliler Halep’e kadar tehditlerini sürdürüp, yine Memluklar’ı huzursuz ediyordu. Memluklar da artık Halil Bey’i ortadan kaldırmak için 1379 Sonbaharında Şam valisi Baydamir Harezmi’yi görevlendirdi. Seferberlik ilan edilip çevredeki bütün vali ve kumandanları birlikte harekete dahil ettiler. Hazırlanan çok güçlü bir orduyla Dulkadirliler’e saldırdılar... Bu güçlü orduyu Maraş önlerinde karşılayan Halil Bey, büyük bir zafer kazandı. Memluk vali ve kumandanları sağ kalabilen askerleriyle darmadağın Halep’e doğru kaçtılar.
Bu zaferden sonra Halil Bey, Memluk topraklarına yaptığı akınları sıklaştırıp, Amik ovasını aştı ve Halep’e dayandı. Memluk Sultanı Berkuk, bütün Suriye bölgesi valilerine emir göndererek Dulkadirliler’e karşı yeni bir sefer için hazırlanmalarını istedi. Sonunda, Şam valisi Timur Merdanî, Halep valisi İnal Yusufî, Hama valisi Taştimur Kasımî, Safat valisi Taştimur Alayî, Trablus valisi Gümüşboğa Yelboğavî birliklerini Halep’te topladılar. Bazı, Türk, Arab, Kürt beyleri de birlikleri ile onlara katıldı. Bu ek birliklerin de komutanı Bozdoğanoğlu Ziyaü’l-Mülk idi.
Bu ordu 3 Temmuz 1381’de Maraş’a ulaştı. Hali Bey’in kardeşi Sevli (Şaban Süli) Bey, bir kuvvetle saldırdı ise de yenemeyip çekildi. İki gün sonra Memluklar Dulkadir ordusunu bozguna uğratıp Maraş’ı ele geçirdi. Oradan Elbistan’a yürüdü. Selvi Bey, yine karşı koymak istediyse de başedemeyip kaçmak zorunda kaldı. Harput’taki kardeşi Halil Bey’in yanına, elinde kalan birliğiyle ulaştı.
Halil Bey, Malatya’ya akınlar yapmakla meşguldü. Elbistan’da bir ay kalan Memluk ordusu, Malatya’ya yönelip asıl amaçları olan Halil Bey’i ve ordusunu imha etmek istedilerse de Fırat nehrini geçmeleri mümkün olmadı ve Halep’e dönmek zorunda kaldılar.
Durumu kritik gören Halil Bey ile kardeşi Sevli Bey, - geçici de olsa- mektup göndererek Sultana itaatlerini sunmak durumunda kaldılar.
Dulkadirliler, bu savaşla iki büyük şehirlerini, Elbistan’la Maraş’ı kaybetmişlerdi. Memluklar, Elbistan’a Alaaddin Altınboğa adında bir vali tayin etmişlerdi; fakat, bu vali 1382 yılında Memluklar’daki bir karışıklığı fırsat bilip isyan etmiş, mücadelesinde başarıya ulaşamayıp Kadı Burhaneddin’e sığınmak zorunda kalmıştı. Memluklar da Elbistan’a Şeyh Ali Kazvini’yi vali olarak tayin ettiler.
Bu sırada Eretnaoğulları hanedanına son verip güçlü bir krallık kuran Kadı Burhaneddin, Dulkadirliler’le dostluk ve akrabalık kurmuştu. Bunu fırsat bilen Halil Bey, Ramazanoğulları’nın da desteğini alıp Memluklar’a saldırdı ve 1384 yılında Elbistan ve Maraş’ı yeniden aldı. Durumdan haberdar olan Halep valisi Yelboğa Nasırî hemen kuvvetli bir orduyla Maraş’a geldi ve tekrar aldı. Sonra da Elbistan’a yöneldi. 6 Temmuz 1384’te Dulkadirliler’i bu sefer bozguna uğratıp şehri tekrar aldı ve Elbistan’a Timurboğa Hasan komutasında yeni bir kuvvet yerleştirdiler.
Halil Bey’in mağlubiyetleri kardeşleri ile arasının açılmasına sebep oldu. Nitekim, Sevli, İbrahim, Osman ve İsa adlı kardeşleri ayrılıp Sultan Berkuk’a sığındılar ve itaatlerini arzettiler.
Bu aile sürtüşmesini fırsat bilen Berkuk, Halil Bey’den kurtulmak için zamanın geldiğine inandı ve bir suikast düzenlemeleri için Yağmur oğlu Sarimüddin İbrahim adında bir fedaiyi görevlendirdi.
Antep ile Maraş arasındaki yaylalarda olan Halil Bey’e 1386 yılı Nisan ayında kavuşan fedai, görüşme dileyip çadırından uzaklaştırdı ve hazırladığı pusuya düşürüp arkadaşları ile birlikte kılıç darbeleriyle delik deşik ederek öldürdü ve başını kestiği gibi Kahire’ye götürdü.
Türbesi Kayseri Zamantı Kalesi eteklerinde Melik Gazi türbesi yanındadır... Halil Bey öldürüldüğünde 60 yaşlarındaydı. Cesareti, kuvvetli şahsiyeti, kibarlığı ve âlicenaplığı ile tanınıp tebaasında çok seviliyordu.
3.Sevli (Şaban Süli) Bey
Halil Bey’in öldürülmesinden sonra Beyliğin başına kardeşi Sevli Bey geçti. Elbistan’ı tamamen kendisine bağlamak isteyen ve Sevli Bey’i bir engel gören Memluk Sultanı Berkuk, kendisine sığınan kardeşlerini tutuklattırdıktan sonra, Hama ve Humus kuvvetlerini Sevli Bey’in üstüne gönderdi. Sevli Bey bu orduyu Göksun’da karşılayıp hezimete uğrattı.
Daha sonraki birkaç denemelerinde de Sevli Bey’i altedemeyen Berkuk, ülkesinin kuzey kesiminin selameti için, Sevli Bey’in beylik menşuru (berat)nu tasdik etmek zorunda kaldı. Fakat, Halil Bey’in oğlu Nasreddin Mehmet ile, diğer kardeşinin oğlu Davud (Memluk ordusunda Emirü’l-aşere-onlar emiri- yapılmıştı) Sevli Bey’e muhalefet etmekten, Sultan Berkuk ta bunları desteklemekten geri kalmıyordu. Nitekim, 1388’de Nasreddin Mehmed, Berkuk’un ve Sis (Kozan) valisinin desteği ile bir ordu hazırladı. Malatya valisi Mintaş ile kuvvetlerini birleştiren Sevli Bey, yeğeninin karşısına çıktıysa da yenilmekten kurtulamadı. Develi’ye kaçmak zorunda kaldı. Hırslanan Sevli Bey, çeşitli ittifaklar kurmakta gecikmedi; isyan eden Yelboğa, Mintaş ve Dulkadirli Türkmenlerinin de yardımı ile Sultan Berkuk’u iktidardan düşürmeye muvaffak oldu. Bu mücadelede daha sonra Dulkadirli Bey’i olacak olan Nasreddin Mehmed, Berkuk’a sadık kalmıştı. Memluklar’ın başına Kalavun soyundan Hacı’yı ikinci defa oturttular. Fakat, hapisten kurtulan Berkuk, çeşitli mücadelelerle 1390’da tahtı yeniden ele geçirmiş ve Mısır’daki Türk Memlukları’na son vermişti.
Sevli Bey Berkuk ile mücadelesine devam etti. Mintaş’la Antep’i kuşattı, işgal etti; fakat, kalesini alamadı. Halka çok zulmetti ve Elbistan’a geldi. Bundan sonra, Sevli Bey’le Mintaş’ın arasını açmak isteyen Berkuk, Sevli Bey’e yeniden dostluk elini uzatıp O’nun Dulkadir beyliğini tanıdığını bildirdi, Ocak 1391.
1395’te Sevli Bey, Anadolu Beyleri’nin çoğuna el altından haberler göndererek, Amik Kalesi’ni kuşatmış olan Timurtaş’a itaat etmelerini istedi. Öte yandan da tüm Suriye’nin fethine hazırlanıyordu. Onun bu cüretkâr teşebbüsü Sultan Berkuk’u çok kızdırdı. Halep valisi Çolpan kumandasında kuvvetli bir ordu göndererek Sevli Bey’in hakkında gelmelerini istedi. Bu ordu, Dulkadir kuvvetlerini yenilgiye uğrattı, Sevli Bey esir düşmekten zor kurtuldu...
Bu olaydan sonra Sevli Bey, Memluklar’la uğraşmaya cesaret edemedi. Yönünü Kadı Burhaneddin ülkesine çevirip, ülkesini o tarafa doğru genişletmeye çalıştı. Bu da Berkuk’u memnun etmiyordu tabii.
1398 Mayısında, Berkuk’un emriyle, Sevli Bey’in oğlu Sadaka Bey’in maliyetinden Ali Han adlı bir fedai, Maraş civarında yaylaya çıkmış olan Sevli Bey’i, gece çadırında hanımı ile uyurken hançerleyip öldürdü... Ali Han, Berkuk tarafından hediyelere boğuldu. Antakya’da Emirü’l-Aşere (onlar emiri) görevine tayin edildi.
Arap tarihçileri tarafından “Heykellü’t-Türkmen” diye adlandırılan Sevli Bey, büyük bir cesaret ve şöhret sahibi idi. Halkına şefkatli, yardımsever, düşmanlarına karşı sert ve üstündü.
4.Sadaka Bey
Sevli Bey’in öldürülmesinden sonra Bey olan oğlu Sadaka Bey, beylik manşurunu almak için Kahire’ye gitti. Elbistan’a dönünce, amcası Halil Bey’in oğlu Nasreddin Mehmed ile amansız bir iktidar mücadelesine başladı. İki taraf da büyük zayiatlar veriyordu...
Bölgenin önemi dolayısıyle, Osmanlılar, Memluklar ve Akkoyunlu’lar, burada söz sahibi olmak için rekabet edip duruyorlardı.
Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid, bu iki beyin mücadelesini fırsat bilip, söz sahibi olmanın sırası geldiğine inanarak Elbistan’a yürüdü ve 2 Ağustos 1399’da gelerek, Sadaka Bey’i Elbistan’dan sürüp Nasreddin Mehmed Bey’i Dulkadirliler’in başına geçirdi.
Yıldırım’ın bu müdahalesi, Osmanlılar’la Memluklar’ın aralarının açılmasına başlangıç olmuştur. Bu tarihten itibaren bu iki güçlü devlet, aralarında tampon devlet olan güçlü Dulkadir Beyliği’ni birbirlerine karşı himaye etmek suretiyle, burada etkili olmaya çalışmışlardır.
Sadaka Bey’in bu beyliği bir yıl kadar sürmüştür.
5.Nasreddin Mehmet Bey
Nasreddin Mehmed Bey, Bey olduktan hemen sonra, Timur’a karşı düşmanca tavırlar beslemeye başladı ve O’nun 1400 yılında Sivas’ı kuşatan ordusunu zayıflatmak amacıyla otlayan atlarını çaldırdı. Bunu cezasız bırakmak istemeyen Timur, Sivas’ı aldıktan sonra kuvvetlerini Elbistan’a sevketti. Dulkadir Türkmenleri dağlara çekildiği için çatışma mümkün olmadı, fakat şehri yağmalayıp, talan ve harap ettiler. Buna rağmen Dulkadirliler fırsat buldukça Timur’un güçlerine vurup kaçıyorlardı. İyice kızan Timur, bir kısım kuvvetlerini yeniden göndererek, Dulkadirli göçerleri dağıttırmış ve 200.000 tane koyunlarına el koymuştu, 1401.
Mehmet Bey, 1409 yılı başlarında Darende’yi tekrar ele geçirirken kardeşi Alaaddin Ali de Antep’i almış fakat çok sürmeden Memluklar’a yeniden kaptırmıştı.
Berkuk’tan sonra Memluk Sultanı olan Ferec, kendisine isyan eden Şam valisi Şeyh Nevruz ve Emir Yeşbek’i cezalandırmak amacıyla üzerlerine yürüdü. Vali ve yandaşları Dulkadirliler’e sığınmak istedilerse de yüz bulamayıp Kayseri taraflarına kaçtılar.
Dulkadirliler bu ara Sultan’la aralarını açmak istemiyordu.
Sultan Ferec, kuvvetlerini Elbistan’da topladı ve elli gün kadar düşmanlarını burada bekledi. Ümidini kesin Ferec döner dönmez, Şeyh Nevruz iki yüz kadar atlı ile Dulkadir ülkesine girdi ise de Nasreddin Mehmet Bey ile kardeşi Alaaddin Ali derhal karşı koyarak onları bozguna uğrattı ve kaçırdı.
Çok sürmeden Şeyh affedilip Halep valiliğine tayin edildi. Bağımsızlık hırsını zaptedemeyen Şeyh tekrar isyan edip, Nasreddin Mehmet Bey’e Antep’i teklif ederek mücadelesinde kendi safında yer almasını istedi. Hatta, daha sonra Memluk Sultanı ve N.Mehmed Bey’in damadı olacak olan Çakmak da Emir Yeşbek de N.Mehmed Bey’i ikna edemedi. Kardeşi Alaaddin Ali de bu yollu ısrarkâr olunca, inat eden Mehmed Bey’e kızarak ülkesini terketti ve Osmanlılar’a intisab etmek üzere ayrıldı. Daha sonraki baskılara dayanamayan N.Mehmet Bey, kabul ederek Antep’e gitti ve şehrin hakimiyetini 1411’de aldı.
Sultan Ferec, bu isyanı bastırmak üzere harekete geçti ise de kendi kumandanları tarafından bile terkedildiğini görerek, güçsüz kaldığını anlayıp ümitsizliğine kapılmasına rağmen hareketinden vazgeçmedi; 1412’de Şam surları önünde savaşırken maktul düştü. Ertesi yıl, Ferec’in yerine Sultan olan Müstain’i halleden Şeyh kendini Sultan ilan etti ise de, yakın arkadaşlarının ve yardımcılarının bile muhalefeti ile karşılaştı.
Nasreddin Mehmed Bey ise, Osmanlılar’la münasebetini geliştirmeye çalışıyordu. Yıldırım’ın ölümünden sonra, oğulları arasında amansız bir taht kavgası başlamıştı. N.Mehmed Bey, Çelebi I.Mehmed Bey’i destekliyordu. Yardım için kuvvetleriyle birlikte gitmişti. Çelebi Mehmed’in kardeşi İsa’yı Gerede’de üçüncü kez yenerek desteğine devam etti. Dinlenmek üzere Tokat’a gelen geleceğin Osmanlı padişahı, teşekkür ve tebrik için N.Mehmed Bey’e derhal bir elçilik heyeti gönderdi. Daha sonra da Çelebi Mehmed, N.Mehmed Bey’in kızı Emine Hatun ile evlenerek bu dostluğu pekiştirmiştir, 1403. Emine Hatun, II. Murad’ın annesi, dolayısıyla Fatih Sultan Mehmet’in de babaannesidir.
Çelebi Mehmed, 1412’de kardeşi Musa’ya yenilince kayınpederi N.Mehmed Bey’den yardım istedi. N.Mehmed Bey de oğlu Süleyman Bey’le bir kuvvet gönderdi. Süleyman Bey, Ankara Ovası’nda kurulan ordugâha varınca Çelebi Mehmed’in veziri tarafından törenle karşılandı. Akşam ziyafette ise Süleyman Bey’e işlemeli bir kemerle kendi elbiselerinden birisini ve altun kakılmış eyerli bir at hediye etti.
Dulkadir kuvvetlerini de ordusuna katan Çelebi Mehmed, kardeşi Musa ile savaşmak üzere Rumeli’ye geçti.
Bu Osmanlı-Dulkadirli yakınlaşması Memluk Sultanı Şeyh’i endişelendirdi. Yeniden itaat ettirmek için bur kuvvetle 1414’te Elbistan’a geldi. Gözdağı verdikten sonra, Antep, Darende ve Malatya’yı alarak Mısır’a döndü. Bu sırada Malatya Köpekoğulları’nın elinde bulunuyordu.
N.Mehmed Bey, Ramazanoğulları’ndan Tarsus’u, Memluklar’dan da Darende ve Besni’yi aldı.
Bunun üzerine Sultan Şeyp, derhal büyük bir ordu ile hareket etti. Yolda Mehmed Bey’in kardeşi Alaaddin Ali de af dileyip O’na katıldı. Şeyh, Malatya ve Tarsus istikametine yürürken, oğlu İbrahim de Elbistan’a geldi. N.Mehmed Bey, düşmanın çokluğundan ürküp kaçtı. İbrahim Elbistan’ı işgal edip Mehmed Bey’i takip için Kayseri istikametine yöneldi. Sarız’da yapılan çatışmada Dulkadirliler’in bir kısım askeri esir düşerken N.Mehmed Bey kaçmaya muvaffak oldu; 2 Haziran 1417. İbrahim Bey, ganimet olarak aldığı 700 deve ve 200 atla Elbistan’da ordugâh kuran babası Sultan Şeyh’in yanına döndü.
Nasreddin Mehmed Bey, çaresiz, Darende’yi teklif ederek itaatinin kabulünü diledi ise de Şeyh reddedip Elbistan ve Maraş’ın idaresini, kendisine bağlılık gösteren Mehmed Bey’in kardeşi Alaaddin Ali’ye verdiğini bildirdi. Arkasından da Besni ve Harput (Elazığ)’u aldı.
Şeyh dönünce, N.Mehmed Bey, Elbistan ve Maraş’ı kardeşi Alaaddin Ali’den geri aldı. Savaş sırasında Halep’e kaçan kardeşine, kısa zaman sonra, düşmanlığını dostluğa çevirmek amacıyla haber göndererek barıştı ve Maraş’ın valiliğini verdi.
Çaresiz, Sultan Şeyh, N.Mehmed Bey’i yeniden Dulkadir Beyi olarak tanımak zorunda kaldı.
1419’da Memluklar’ın desteği ile N.Mehmed Bey, Karamanoğulları’ndan Kayseri’yi aldı. Böylece iki beylik arasında düşmanlık başladı. Nitekim 1419 Ağustosunda Kayseri’yi kurtarmak isteyen Karamanoğlu Mehmed Bey’in ordusu N.Mehmed Bey’in ordusu ile savaştıysa da Karamanoğlu esir düşmekten kurtulamadı. Nasıreddin Mehmed Bey oğlu DAVUT Bey ile Karamanoğlu Mehmed i Mısıra gönderip Memluklulara teslim etti.
Ertesi yıl Sultan Şeyh ölünce saltanat naibliğini Tatar eline geçirdi.
Karışıklıktan faydalanan Dulkadirliler Malatya’yı yeniden ele geçirdiler. Alaaddin Ali de Kahire’ye gidip bağlılıklarını bildirince, O’nun idaresindeki Maraş’a Antep ve Darende de katılarak bağlılıklarına mukabele edildi. Ağustos 1421.
Fakat, Baybars Memluk tahtına çıkar çıkmaz son iki şehri tekrar aldı ve N.Mehmed Bey’in idaresine bıraktı. Bunun üzerine Baybars’a yaklaşmak isteyen Alaaddin Ali, fazla yüz bulamayınca, Halep civarında yağma hareketlerine girişti. Halep valisi Çarkutlu O’nu Antep’te yakalayıp Halep’e götürdü ve hapsetti. N.Mehmed Bey’in müdahalesine rağmen, affedilmeyip 2 ay sonra başı kesilmek suretiyle idam edildi.
N.Mehmed Bey, Kayseri’nin idaresini oğlu Hasan Bey’e vermişti. Hasan Bey, Karamanoğulları’na sık sık akınlar yaparak Develi, Ortaköy, Ürgüp şehirlerini aldı. Tokat yöresini tahrip ve talan eden Kızılkoca Türkmenleri ile birleşerek Orta Anadolu’da soygun ve vurgunlara başladı. Tarihte bu yönleri ile meşhur olan Kızılkoca Türkmenleri, Osmanlı Devleti tarafından görevlendirilen Yörgüç Paşa’nın köklerini kazımasıyla ortadan kalktılar.
Karamanoğlu İbrahim Bey, Ramazanoğulları’nın ve bütün Varsak Türkmenleri’nin etrafında birleşmesini sağlayarak Kayseri’yi geri almak için hücuma geçti. N.Mehmed Bey karşı çıktı ise de 1435’te büyük bir yenilgiye uğradı. Karamanlılar da Memluklar adına Kayseri, Develi, Ürgüp, Karacahisar ve Uçhisar’ı Dulkadirliler’den geri aldılar.
Bu tarihten sonra, Dulkadirliler’le Memluklar ve Karamanoğulları arasında savaşlar sürüp gitti. Öyle ki, 1436’da N.Mehmed Bey Osmanlılara sığınmak zorunda kaldı. Oğlu Süleyman’ı o sırada Gelibolu’nda bulunan Osmanlı Padişahı II.Murad’ın yanına göndererek yardım istedi. II. Murad isteği olumlu karşılayıp gerekli silah ve techizatı verdikten sonra, Tokat valisine emir göndererek Dulkadirliler’e iltihakını istedi... Süleyman Bey, yanında Kadı Burhaneddin’in oğlu, dayısı Ali Zeynel Abidin olduğu halde gelip Kayseri’yi kuşattı.